11 Temmuz 2010 Pazar

Paul IN, Squidward OUT



Paul hakkındaki yazımı aslında İspanya-Hollanda maçından sonra yazmayı planlıyordum.. Yurtta Galatasaraylı, cihanda hem Galatasaraylı hem de Barcelona'lı olduğumdan İspanya'nın kupayı kazanmasını çok istiyorum ve maç istediğim gibi sonuçlandığında buraya gelip Paul'e methiyeler düzmek, uğruna akrostiş şiirler yazmak, bir daha ahtapot yememeye yemin etmeyi tercih ederdim.. Fakat kendisi bugün oynanan Dünya Kupası 3.lük maçının skorunu da tahmin etti ve erken de olsa bi kutlamayı hak etti..

Bu arada; Paul kim mi?! Bi akvaryumun içinde yaşayan ve üzerine bayrak resmi yapıştırılmış ve içine yem konulmuş plastik kaplarla "fal" bakıp kehanette bulunan pek sevimli bir ahtapot nam-ı diğer "kahin ahtapot"..

Uğruna Facebook grupları açılmış, defelarca tweet edilen, sözlüklerde onlarca kez tanımlanan ve kehanetlerini artık canlı yayında yapan bir ahtapottan söz ediyoruz.. Aslında büyük ihtimalle bu detayları vermem bile gereksiz çünkü 2010 Dünya Kupası'nın 3 harikasından biri olmayı başardı Paul.. Diğer ikisi için bkz: vuvuzela ve tabii ki bkz: ömer üründül..

Oynanan futbolu yazmak isterdim size, fakat geç kaldım.. Gözlemlediğim ve öne çıkan futbolcuları, teknik adamları yazmak isterdim.. Veya yapılan hakem hatalarından da bahsedebilirdim.. de artık kupa bitti be canım*! haklı tepkisini almam son derece gereksiz bence 'lol Aynı şekilde haftalardır mevzusu bitemeyen vuvuzela'ların sesinden ne kadar nefret ettiğimi ama alışkanlık haline gelen bu durumu Coca-Cola'nın verdiği ve çakma olduğunu tahmin ettiğim vuvuzelayı öttürerek pekiştirdiğimi de yazabilirim.. Ömer Üründül'ün "futbol nağadar da inanılmas bi oyundur!" temalı davudi sesini, futboldan uzak yorumlarını ve Cengiz Semercioğlu'nun kendisine olan tiksinme halini de irdeleyebilirim.. Ama öznemiz Paul.. Çünkü vuvuzela'nın aksine tamamen bireysel, çünkü sn.Üründül'e göre tamamen tutarlı..

Normalde görmeye pek tahammül edemediğim vantuzlu kollara Paul sayesinde bakar oldum.. Yaptığı "kehanet"lerden ve ülkemizin güzide yerli Paul'ü Maradona sayesinde (ki bu hayvana bu ismi Arjantin elendikten ve Paul ünlü olduktan sonra vermedilerse ben de Messi'nin gizli aşkıyım) "Acaba tüm ahtapotlar mı psişik lan?!" diye düşünmeye yan yüklü oldum.. Plastik kapların üzerine türünden beklenmeyecek bir sempatiklikle süzülen Paul'ü görünce aklıma karanfil satan tombulsal roman teyzelerin el falı bakmasının gelmesini normal karşılar oldum.. Ve tabii ki maçları "Ya Almanya alıcak.. Paul gitti Almaya dedi, daha önce de bilmiş yani.." yüzeyselliğiyle kasmadan izler oldum.. (Bu durum Almanya veya Uruguay'ı desteklemiyor olmamdan da kaynaklanabilir tabii..) Kısacası Paul ile ilk etapta kulağa çok saçma ve gülünç gelen şeylerin işimize geldiğinde nasıl ciddiye alınabileceğini bir kez daha görmüş oldum, görmüş olduk..

Yazdıklarımı abartılı bulanlara şunlardan bahsedelim; Bitime bir maç kala etrafta peluş ahtapotlar, ahtapotlu t-shirtler kol geziyor, İspanya kahraman(!) ilan ettiği Paul yüzünden lokantalarının çoğundaki menülerden ahtapotu çıkarıyor, Dünya'nın çeşitli yerlerinden zoologlar bu davranışın nereden peydahlandığını tartışıyor, İtalya basını Paul ile hayali bir röpörtaj düzenliyor.. Bu dediklerimi nerden mi biliyorum?! Ülkemizde yayınlanan gazatelerin spor sayfalarından..

Yarın Paul'ün kehaneti(!) tutar mı, bilemiyorum.. Dünya Kupası bittiğinde bu hayvancığın sonu ne olur, bilemiyorum.. Bildiğim şey ister küçük şartlanmalar ve büyük tesadüfler sonucu olsun, isterse bünyesinde bulunan psişik güçlerden dolayı olsun Paul çoğu türdaşını geride bırakarak tarihe geçmiştir.. Ama kesin olan şey şu ki Dünya halkına Squidward'ü, Türk halkına da Tarkan filmindeki meşhur keten ahtapotu unutturdu ve bu bile başlıbaşına bir başarıdır..

1 yorum:

C3Moi dedi ki...

Ömer Üründül belki de onun sayesinde bu turnuvayı izledim