21 Ekim 2010 Perşembe

Gloomy Mode on


Şu an şu saatte aslında yapmam gereken bir ödev var.. Daha doğrusu çoktan yapmış olmam gereken.. Normalde bu tip şeyleri zamanını geçirmeden yapıp teslim ederim ancak üniversitede ödev veren ve bunu assignment adı ile süsleyen zihniyeti bi parça olsun kınamadan alt paragrafa geçmek istemiyorum.. Yine de tabii ki "eeeh yetti artık!" ünlem cümlesi ile soluğu blog'da almamın sebebi sadece bu assignment'ı yapmaya üşenmem değil zira çok dertliyim be fellow'er..

Sözlük ekolüne ait bu "çok dertliyim.." ifadesi belki şu anki ruh halim için fazla dramatik olur.. Veya yetersiz kalır, tam olarak emin değilim.. Ama bir çok mevcut web sayfasında ve çeşitli sevimlisel forumlarda bulunan "ruh hali" kısmında şu an "mutsuz"u seçeceğimden emin olacak şekilde depresifim.. Sebebi nedir diye merak edenler okumaya devam edebilir ama yazıyı okumayı burada bitiren ve "Eööh bi olayı yokmuş ya, depresyon vs.leri bro." cümlesi ile kendini ifade edenlerinizi de anlayışla karşılarım.. *sit-com kahkahası* Ama tam olarak sebebi nedir, onu yazacağım da tam olarak kesin değil..

Kabul ediyorum bu aralar fazla dramatik, duygusal, hassas bir moddayım.. Ve genelde bu tarz "gloomy" kişilere karşı da olumsuz önyargılarım vardır.. (gmail adresinin gloomy ile başladığına bakmayın.. gençtik, cahildik, anlamını "karamsar" değil "karanlık" zannediyorduk ve isme ilham kaynağı olan aynı adlı ayıcığın çok hayranıydık..yani yalnızca ben hayranıydım..neyse) Ancak şu sıralar -en azından şu dakikalarda hayatımın arka fonunda sürekli Creep çalıyor sanki.. Hani şu an anlatmak istediğim ama anlatamadığım sıkıntım öyle rahatsız ediyor ki beni neredeyse itiraf.com'da çokanlatasımvaramagizlice kullanıcı adıyla bir hesap açıcam ve 7981 kelimeyle derdimi anlatıcam.. Ama bunu yapma olasılığım gerçekten çok düşük ki üye olsam dahi bu nick'i artık alamam ancak beğenen varsa bu "hüzünlü gecenin" hatırası olarak kendisine hediye etmek isterim.. Ortak hesabımız olur hatta falan.. (kabul ediyorum bu son cümle biraz fazla fictional oldu..) Yine de buraya yazmak da iyi geldi, hakkınızı yememek lazım 'lol..

Yazıyı burada noktalıyorum çünkü sayfalarca yazsam da konuya girmeyeceğimi anlamış bulunmaktayım.. E böylesi anlatını da dinleyeni de (veya bizim durumumuzda okuyanı) çok bunalttığı için "ya çok üzüldüğüm bi şey var, paylaşmak istiyorum ama istemiyorum da.. bilemiyorum söylesem mi..ama bak aramızda kalıcak..yok ya söylemicem tamam" temalı yazıma burada noktayı koyuyorum.. Sizin de bana hak verebileceği gibi kısa vadeli çözümler arasında sarhoş olup uyumak, Gönül Dostu Füsun'un sesini ve çaldığı şarkıları dinlemek ve yarım kalan ödevimi yazıp bitirmek var.. Bu üçü de bende geçici süre ile bilinç kaybına sebep olacağından sıkıntımı unutmuş olacağım.. (bkz: mini çakal) Uzun vadeli çözümler ise genelde moral verici ve teşvik edici cümlelerin arasına sıkıştırılmış emir kipleri oluyor, örnekleri çok bilindik ve klişe olduğu için yazmıyorum ama "Git konuş onunla." cümlesini yazalım ile uzun vadeli çözümleri de boynu bükük bırakmış olmayalım..

Gloomy mode off ....... ama şimdilik.. kendimi kandırmamın bi alemi yok değil mi?! :alaycı-ve-hüzünlü-gülümseme:

17 Ekim 2010 Pazar

Time Goes by NOT so Slowly


Blog'a yazmaya başlayınca bu işin bi rutine bağlaması gerekiyor bence.. Sonra böyle uzun aralarda ne söyleyeceğini bilemiyor insan.. Hele benim gibi bundan bir önceki yazınız neredeyse 2 ay önce yazılmışsa ve orada da "Hehöehöe ara verdim ama sor bakalım nedern ara verdim?!" temalı bir giriş mevcutsa.. O yüzden neden bu kadar uzun süre yazmadığımın sırlarla dolu olmayan gizemini çözüp çözmemeniz tamamen sizin insiyatifinizde.. Boşlukları gönlünüzce doldurun, ben de o arada bu "yazmama" zamanımda neler yaptım onlardan bahsedeyim..


- Biricik evlatlarını sürekli bilgisayar başında görüp gelecekleri adına endişe eden anne ve babalar, bu madde sizin için.. Ben, yani evde geçen zamanının neredeyse tamamını bilgisayar başında geçiren Syntinen, bu performansıma rağmen bir üniversiteyi kazanmış bulunuyorum.. Evet belki sizlerin gönlünde yatan doktor, mühendis, avukat üçlüsünden birinde okumuyorum ama sevdiğim bi bölümde okuyorum.. Yani benim gösterdiğim çabadan biraz daha fazlasını gösteriyorsa sevgili çocuğunuz anlayın ki Boğaziçi Bilgisayar Mühendisliği garanti.. İçiniz rahat olsun canlar..

- Üstteki maddeyi ebeveynlerine okuttuktan sonra onları odalarından gönderen sen üniversite öğrencisi adayı fellow bu da senin için.. Azıcık daha çaba göster dedim ya, sen Boğaziçi kasacaksan hemen kapat o bilgisayarı bro.. Onlar normal insan değil GDO'lu zihinler arıyorlar (tag list: kedi-ciğer-uzanamamak-mundar) He ben herhangi bi üniversite istiyorum ama güzelinden* diyorsan da azıcık daha çalış.. Benim yaptığımı yapma.. Veya yap, ikisi de aynı kapıya çıkıyor baksana..

- Sen, üniversite muhabbetinden sıkılmış, yaşını başını almış ve bu devirleri kapatmış fellow.. Bu da sana bebeğim.. Tamam bitirdim okul muhabbetini, diğer maddeler çok daha güzel olacak.. İzci değil blogger sözü.. (kötü espirilerimi de özlediniz mi onu test etme amaçlı kurulmuş bi cümleydi..evet)

- Her maddeyi başka bir gruba bölersem işin içinden çıkamayız.. Bundan sonrakiler tüm bi de benden duymak isteyenlere gelsin.. (bak hala..)

- Şehir değiştirmek zorunda kaldım ve aslında evi de taşımam lazım.. İşte bu başlı başına yazılacak bir konuyken ev aramakla ilgili kısmını HİÇ yazmak istemiyorum zira gerçekten de bir cezalandırma yöntemi olmalı kiralık ev aramak.. Aslında bunu da gayet yazabilirmişim.. Yine de emlakçılarla yaptığım konuşmaları inanın hiç bir bünye kaldırmaz..

- İstanbul trafiği nedir, nasıldır, nelerle beslenir, ne şekilde yok edilebilir, neden yok edilemiyor lan?! sorularını sormayı unuttum, hatırlamam da hoş olmadı.. Anneannemin tabiri ile küfürlü insan olmak istemediğimden bu konuyla ilgili hazırladığım lafları sizlerle paylaşamayacağım.. Fakat aşağı yukarı "kupa maçında %100 penaltısı verilmeyen takımın fanatik taraftarının hakeme söyleyeceği sözler öbeği" olarak özet geçebilirim ki aklınızda canlansın..

- Varolan düzenim değiştiği için biraz psikolojik bunalım içerisine girdim.. "Değişim iyidir Syntinen." diyen kişiye "Evet haklısın ama bu o malum geçiş dönemini yok etmiyor." diyorum, "Değişmeyen tek şey değişimin kendisi ama ehuehue." diyen kişiye ise çıkışı göstermelerini rica ediyorum.. En kısa zamanda normal moral seviyeme dönerim ama ben hiç bir zaman etrafta Teletubbie'lerden La Laa modunda gezen bir insan da olmadım ki öyle gezenimiz varsa belirtmek isterim, Po daha iyimserdir..

- Saç modelimi değiştirip kahkül a.k.a. perçem kestirmeye karar verdim.. (bkz: kadınların mutsuz oldukları zaman saçlarında değişiklik yapma istekleri) Ama cesaret edemedim.. Cesaret edemememin sebebi de *vay efendim bana yakışmaz!* modundan çok *vay efendim nasıl olucak da becerikli bi kuaföre denk gelip kafamda tasarladığım modelin aynısını yapabilecek* modu.. Hemcinslerimin bildiği üzere kuaförler genelde kendi ütopyalarında yaşar, kendi arzularına göre saç keser ve boyar.. Bunu en kısa zamanda gerçekleştirmek istiyorum gerçi, bu da dip not olsun..

- Her istediği yerden internet erişimi sağlayan Vınn'lı ve Jet'li insanlara özenedurdum.. Benim henüz öyle bir imkanım ve iPhone'um olmadığından (çalan şarkı: benim için üzülme..) bulabildiğim imkanlar dahilinde sanal alemde online olabildim.. Twitter bensiz, Formspring.me sorularım cevapsız, blog arşivim ıssız kaldı.. (Tuna Kiremitçi vari bir günah çıkarma mı?! Sanırım..)

- Yapılabilecek en mantıklı aktivite olduğundan bol bol film izledim (mesela "insepşın" falan evet..), CNBC-e sayesinde Star Wars ile tanışan padawan padawan'ları yüzünden depreşen Dark Side aşk ateşimi DVD'ler ile söndürdüm.. Bunun yan etkileri de fazlasıyla oldu çünkü kendimi arada Vader gibi nefes alırken, Yoda gibi devrik cümleler kurarken ve Jar Jar Binks gevezeliğine yeltenirken yakalar oldum.. Hiç de güzel olmadı tabii.. Yoksa ben de yaşayayım Padme-Ani aşkı sonu güzel biten arkadaşım! falan diyorum arada..

- Özellikle bizim camianın (yaa yaaa) daha sonra da tüm kitap severlerin favorisi haline gelen Dizüstü Edebiyat serisinin tüm mevcut kitaplarını okudum.. Ama Twitter'da @..... şeklinde lanse etmeyi ve RT edilmesini ummayı ihmal ettim.. (Bazen sırf bunun için bu seriyi okuyan insanlar vardır diye düşünmüyor değilim ya, neyse..) Şimdiye kadar ki "en sevdiğim" PuCCa oldu ama ne yalan söyleyeyim bu gönül bir an önce HBBA okumak istiyor sevgili fellow'larım.. Ve umarım b seri devam eder çünkü gerçekten de hiç kitap okumayan kesim bile sırf meraktan alıp okudular..


Neyse efendim.. Bunlar "Ben yokken siz neler yaptınız çocuklar?!" cümlesinin öznesi değiştirilmiş cevaplarıydı.. "Bak bak uzun yazdı, bence bi 2 ay daha yazmayacak lan kesin." diye düşünen mini çakal fellow, valla yazıcam ya.. Malzeme çok birikti falan, hem yazasım da var.. Boşa vaat vermiyorum yani.. Hatta "Burası İstanbul Ayazma, burada 10bin tl peşinatı verecek herkes bir ev sahibi olacak.." şeklinde bir vaat değil, gerçek olanından.. (Renk Ağaoğlu turuncusu, Ali bey'e selam ederim ve ben de onun hayal ettiklerini ederdim..evet) Söz veriyorum verdiğim en uzun ara bizim kanalların reklam araları gibi olacak.. "Çok" di mi?! Değil bence ya 'lol